• Konular – 
  • Sabri Özpala

    1950li yıllar
    Okullarda ateist propaganda

    Bizler Sultanahmette bir mektepte, 44üncü ilkokulda okuyordum. Oradan mezun olduk, efendim, babam beni Kuran kursuna yazdırdı. Sebebide şuydu. Üçüncü, dördüncü sınıftayken bir tabiat hocamız vardı. Bir hanım (öğretmen) vardı. Dediki: Cennet, cehennem bu dünyadadır. Tabiat Allahtır. Diye ders verirdi. Böyle şeyler okuturdu bize. Ben bunu babama söylediğim zaman babam fevkalade üzüldü ve beni mektebe göndermeme kararı aldı 3.sınıftayken, göndermedi. Bür gün üç gün geçince bir matematik hocası vardı, o zat geldi, babama dediki: başını belaya sokarsın. mektepte çocuğunu beşinci sınıfa kadar okut, yoksa hakkında tahkikat yaparlar, vesair vesair dedi. Onun üzerine ben beşinci sınıfa kadar okudum. Babamda artık mutlaka seni okutmayacağım, Kuran kursuna göndereceğim dedi. Nuruosmaniye Kuran kursuna beni yazdırdı. ilk mekteptan sonra.

    Türkçe ezan okunuyor

    Babamın dini hayatı vardı.1946da Hacc (ziyareti yasağı) ilk defa açıldığı zaman hemen Hacca koştu gitti.Ertesi sene yine gitti.Hac yolu yeni açıldığı için bir şey de (talep) vardı.. Yolda yoktu, bir gemiyle gidilirdi.Kaç günde gidiliyordu, öyle bir zamanı vardı.Dini hasasiyeti burdan geliyor. Dinine düşkündü (babam). 5 vakit namazını kılardı. Beni de Kuran kursuna, dinimi öğrenmek için gönderiyordu. o zaman ezan Türkçeydi. Ben çemberlitaştaki Atik Ali Camisinde çok Türkçe ezan okudum. Müezzinler "sen çok güzel ezan okuyorsun" diye beni minareye çıkarırlardı. Hoparlör falan yok. Beni minareye çıkarırlardı, kendileri aşağıda Arapça ezan okurlardı. Kendileri Türkçe ezanı okumak istemezler, beni "Tanrı uludur, Tanrı uludur" diye minareye çıkarırlardı. Ben ( o zaman) 11 yaşındayım. Mektebi bitirmişim.

    Askerde yasaklanan oruç

    Acemi (asker) eğitimimizde Manisada, Ramazan (ayı) gelmişti . Oruç tutmak isteyenler yazılsın dendi. Sahur (yemeği) çıkaracaklardı. Epey kimse yazıldı. 2 gün sonra onu kaldırdılar. Bizi topladılar bir yerde. Bir tanesi, bir teğmen, bize bir konferans geçti. Dediki siz askersiniz. Burada sizin için (oruç) şart değildir. Onun için orucu kaldırdık, sizin için gerekmez dedi. Böyle bir vaaz etti bize.

    Hedeflenen Gençlik

    Atatürk başta(yönetimin, ülkenin başında) herşeydi yani. Bizi yaratan, yoktan var eden gibi cümleler kullanılırdı. Bu hususta bir grup talebeyi yoldan bu marşı söyleyerekten Taksime çıkarırlardı. Öyle(böylesi marşları) söyleyenler çok olurdu. Bizim zamanımızda böyleydi diyorlar.

    Gizli öğrenilen Kuranı Kerim

    Biz çemberlitaşta otururken, ufakken, ilkokula başlamazdan evvel, mahallemizde bir hanım vardı. Kuran öğretir idi. Bosnalı bir kadındı. Ordan göç etmişler. Bir ana-kızdı, ihtiyar. Annem bizi oraya götürürdü. Elifba öğrenmeye orda başlamıştık. ikinci gün dediki o öğretmen hanım: Annenizle beraber geleceksiniz dedi. kapı çalınıdğı zamanda bu elifbaları yatağın altına saklıyacaksınız dedi. Yani evlere baskın yapılırmış. Kuranı Kerim, Kuranı öğretmek yasak. Böyle bir endişesi vardı bizim hocamızın. Annenizle geleceksiniz, sorarlarsa misafirliğe geldik biz diyeceksiniz diye tedbir alırdı.Böyle bir yasaklama vardı.

    Dine açılan savaş

    Bizim babamdan, herkesten duyduğumuz şuydu: devlet bu dinde bir tebeddülat bir değişiklik yapmak istiyor. Batıya daha uygun bir anlayış istiyor onun için koyu dincilik istemiyordu. Onun için evvela (dini) zayıflatmak istiyordu. Hatta genelde ihtiyarlar arasında din düşmanlığı olarak telakki edilirdi. Fakat bir müddet sonra daha ileride öyle olduki din adamı yetişmez oldu, cenazelerimizi yıkayacak kimse kalmadı artık diye şikayetler olmaya başlamıştı. Daha ağır şeyler söyleyenler de oluyordu. islam dinini değiştirmek istiyorlar, mekteplerde böyle söylüyorlardı derdi. Ne demek cennet cehennem bu dünyadadır, Allah tabiattır deyince Allahı inkar oluyor. Babamın çok ağırına giderdi. Ben bunu söyleyince çok kızdıydı hatta. Mektebe göndermediydi.

    Kiliseye çevrilmek istenen camiler

    Bir değişiklik yapılmak istenmiş. idareler dine karşı lakaytlar. hatta sanki yeni bir din çıkaracakmış gibi. Hatta söylerlerdi, camilere sıralar konacak, kiliselerdeki gibi oturulacak denirdi. Hatta ben bunu (istanbul Taksimdeki) istiklal caddesinde Ağa camii vardı. Ben bunu orada gördüm. Ayakkabılıkların yerine böyle yüksekce tahtalar koymuşlardı. Secdeler buraya yapılacak diye.Yani sıraya çevrilmek üzere bir hazırlık dediler bunun için. Camilerde artık kiliseler gibi sıralar konacak, oturaklar konacak, böyle ibadet yapılacak, namaz Türkçe kılınacak. Tatbikat da yapılmıştır Nuruosmaniye camisinde. Bir de bir yerde daha dediler, Fındıklıda bir camide. Türkçe namaz tatbikatı yapılmış ama tutmamış. Millet itibar etmemiş, durmamış. Cemaat dağılmış. Ama Türkçe ezan uzun zaman okundu.

    Ahır olarak kullanılan camiler

    ....Sultanahmet Camiinde asker sevkiyatı vardı 2inci Dünya Harbi zamanındaydı. Biz orada çocukken sopaya simit takardık. Kadırga ekmek fırınından simit alırdık, stamaya giderdik Sultanahmet Camisinin önüne. Park var orada haliyle. Caminin içerisinde askerler doluydu. hatta caminin içerisinde ranzalar kurulmuş, yatıyorlar dediler, ben görmedim. Tabii nerede yatacak asker. Caminin avlusunda bahçenin içersindeydiler. Bir de Istanbul, Fatih, Vefa'da Vefa bozacısı vardı. Onun yanında bir camii vardır.(şu anda 2022 yılında yanında işleyen bir bozacı bulunan tek cami, küçük bir cami olan, Vefa Caddesindeki Mimar Mehmet Ağa Camii). Bizim bir ahbabımız vardır. Gelin size göstereyim derdi. Atların bağlanması için halkalar yapılmıştı duvarda. (Camii) duvarına çakılmış halkalar vardı. Buraya at ahırı yapmışlar derdi. O da ihtiyar bir adamdı, bize söylerdi.