• Konular – 
  • Hafız Kutuz Hoca (Mehmet Kara)

    Doğum 1918 Rize,Ikizdere,Güneyce Köyü(Varda), Vefat 8 Aralık 2011

    ....(bize Kurânı Kerim okutan)Hoca, dersi ileride olan talebelerden ilk ders alanı pencerenin sahanlık kadar geniş kenarına oturtur, jandarmaları kollamasını tenbih ederdi. Bu görevi ben de çok yaptım. Çünkü o yıllarda jandarmalar ansızın câmilere ve Kur'an kurslarına baskın yapıyor, "körpe" çocuklara bağırıyor çağırıyor, takkelerini tüfeğin namlusu veya eliyle alıp yere fırlatıyor, bâzan dayak atıyor, hocalara ise hakâretler yağdırıyor, canı isterse alıp götürüyordu. Jandarmaların geldiği haber alındığı veya görüldüğü zaman ilk yapılan şey Kur'an, cüz ve Elifbe nüshalarını ortadan kaldırmak olurdu, çünkü bunlara karşı tepkileri her zaman daha sertti. Gizleme faaliyetinden sonra da hoca dâhil herkes bir tarafa sıvışırdı.

    .... Rize de olduğum sene Türkçe ezan kararı çıktı. Ben de sözlerini ve makâmını ezberledim. Çocuk olduğum için Türkçe ezan ve makâmı benim için biraz da eğlence idi. şehirde gördüğüm yaşlı hocaların bu işten çok rahatsız olduklarına, bir kısmının Türkçe ezan okunurken yere baktıklarına, hayâ ettiklerine (utandiklarına), ağladıklarına şahit olmuştum, bu tavırlarının mânâsını sonraları anlayacaktım. Köye döndüğüm zaman ezanların okunmadığını farkettim. Meğer kimse Türkçe ezan okumayı bilmiyor, öğrenmek de istemiyor! Büyük Câminin imamı olan Oflu Serdar Hoca yalnız sabah ezanını Arapça olarak minareden okuyor, diğer ezanları sükûtla geçiştiriyordu. Bu tavrı dedikodulara sebebiyet verdiği için Türkçe ezan okumayı bilen biri olarak iş bana düştü. Sonra Pamuka Mustafa (Akyıldız) da öğrendi. Kaderin bir cilvesi olarak ezan aslî haline döndüğü zaman da ben Büyük Cami de imamdım. Yeni karardan haberim olmadığı için ezanı Türkçe okumaya başladım. Caminin önünde oturan cemaattan haberi duyanlar vardı; bana bağırmaya başladılar. Ilk anda ne olduğunu anlayamadım, anlayınca da şaka zannettim. Ciddi olduğuna kanaat getirince Arapça okumaya başladım. Minaredeyim; bir de ne göreyim, kadın erkek herkes câmiye doğru koşarak gelmeye başladı, uzak evlerde ise insanlar avluya çıktılar. Bir bayram havası, bir basü bade l-mevt yaşandı o gün.

    ... Hocalarda bir miktar (Cumhuriyet) Halk Partililik damarı olduğunda şüphe yoktur. Demokratları(Demokrat Partilileri) umumiyetle hafifmeşrep, devletin hazinesini müsrifçe kullanan, devlet adamlıkları zayıf insanlardan müteşekkil görürlerdi. Fakat dinî hayattaki serbestiyet hocaları da Demokratlara yaklaştırdı.

    ... Bir müddet sonra Diyanet Işleri Başkanı dışında hiç kimsenin dışarıda sarık takamıyacağına dair emir çıktı ve Nuh Efendi'ye de tebliğ edildi. Müftü Efendi çok sıkıntılı bir duruma düşmüştü. Eski hocalardan Antin Osman Efendi müftünün yanına gelmiş ve "Vâli kimdir de bize şapka için tebliğde bulunacak, biz birer fötr şapka alıp takalım, sokakta gezelim, o da işitsin" diyerek onu ikna etmiş. Ikisi satın aldıkları fötr şapkayı takınarak sokağa çıkmışlar. Müftüyü bu şekilde gören esnaf dükkânlarının içlerine doğru kaçıştılar, sokaktaki halk da kaçıştı; müftü efendiyi -esnafın ifadeleriyle- bu feci halde görmekten utanıyorlardı. Hâlbuki müftü efendi sokağa çıktığı zaman veya evine gidip gelirken halk ve bütün esnaf ayağa kalkar, onun vereceği selâmı almayı şeref kabul eder, hürmet gösterirdi.