• Konular – 
  • Prof. Halis Ayhan

    Doğum 1944, Yozgat, Boğazlıyan

    inançlara hakaret eden tiyatro oyunları

    .... Sonra bir Hülleci olayı yaşandı 1961de. O zaman talebe cemiyeti başkanı değildim. Enteresan devlet tiyatrosunun bir şeyi, piyesi vardı. Hülleci diye bir acaip tiyatro oyunu oynanıyordu. Onun prostestosunda müthiş bir olay oldu Konyada. "Dine aykırıdır, böyle bir tiyatro oyunu oynanamaz" diye. Bizim arkadaşlar protesto ettiler. Tiyatro sahnesini taşladılar, bilmem ne yaptılar. Derken bu tiyatro Türkiyenin her şehrinde oynandı. islam enstitüsü öğrencilerinin tepkisi üzerine, tiyatro salonunu basmaları üzerine, (o zamana kadar) devlet tiyatrosunun hiç bir oyunu Anadolunun en ücra köşesine (kadar) gidip oynamamıştı, (fakat bu Hülleci oyununu gidip) oynattılar. "Mademki siz (halk olarak) istemiyorsunuz, bak" devlet gücüyle (oynattılar). Birde (bu) olayı 4 yıllık (4 yıl boyunca yaptılar), hayatımda unutamadığım bir tecrübe.

    imam Hatip coşkusu

    Bizim Kayseri imam hatipli Cemal Cebeci - hayatta hâlâ, 90küsur yaşında - müdürümüz, Prof. Nihat Çetin, rahmetli, ilk müdürümüz, Cemal Bey edebiyat öğretmeni, Türkçe öğretmeni, ama talebeyi çok sever, bahçenin içinde lojmanı olan sabah - sonra yurt yapıldı oraya geçtik, sabah namazı gelip talebeleriyle namaz kılan, onlarla baba gibi meşgul olan bir zatı muhterem idi. idi diyorum muhteremdir, halen 90 küsur yaşında Kayseride, Ankarada hayatını sürdürüyor. Allah uzun ömür versin. Hocalarımızdan bu yaşlı hocalar, imam hatip okulunu büyük bir lütuf Menderesin, Tevfik ilerinin yaptığı Türkiye cumhuriyet tarihteki 1933den 1950e kadar hiçbir dini eğitim yapılmadığı ülkede imam hatip okulunun açılmasını büyük bir lütuf kabul ediyorlar. devlete karşı büyük bir şükranla dolular , bizlere de bunu nimetini kıymetini bilin diye anlatıyorlar.

    1933 -1949 Din eğitimi yok

    Türkiyede ilk açılan (imam hatip kursu) 1951de daha geri gidersek 1949da imam hatip kursu açılmış. 1949 şubatında (Celalettin) Ökten Hoca işte. ilk defa. imam okulu değil(sadece kurs). Türkiyemiz 1924den 1933e kadar bir tecrübe geçirmiş, din eğitimi açısından. Bu tecrübede milli eğitim bakanlığına bağlı imam hatip okulları, üniversitede bilhassa istanbulda Darülfünun o zamanki ilahiyat fakültesi. 1931 1933lü yıllarda bu ikisinide kapatmış. En son 1933de kapatmış. Ta ki 1949a kadar. 16 yıl hiçbir din eğitimi öğretimi yapılmıyor. Ne ortaokullarda ne yüksek öğretimde. Hiçbir alanda. Din dersleride yok. Ilkokul ve ortaokullarda din ve ahlak dersleri veya o zamanki adı din dersi de yok. 1933 - 1949.

    Nasıl bir laiklik

    Laiklik nasıl uygulanmalı? Fransadan aldık diyorlar. Burada takdirle yâdedelimki, Hamdullah Suphi Tanrıöver var. O zaman milli eğitim bakanı değil. 1923de milli eğitim bakanıda. O zaman istanbul milletvekili. 70- 80 yaşlarında bir vekil. O en uzun konuşanlardan biri, kurultayda. "Beyler", diyor, "laikliği biz yanlış anladık. Yanlış yorumladık, yanlış uyguluyoruz" diyor. "Hâlen bunda devam eden arkadaşlarımız var" diyor. "Laiklik bu değil" diyor. "Ben bir hafta önce Fransadan geldim" diyor. "Pazar günü Notre Dame(kilisesine) gittim. laik Fransa orada ayin yapıyordu" diyor. "Kilise doluydu" diyor. "Laikliğin beşiği orasıya, oradan aldıkya diyor. (Laikliği) Batı böyle anlamıyor, siz nereden çıkarttınız bunu" diyor. Bizim inkılabımız şudur diyor uzun uzun anlatıyor. Bir milletvekili itiraz ediyor Tanrıövere, şunu soruyor: "Gazi paşanın bakışını -beyaz saçlarınla bu yaşa gelmişin, o yıllarda eğitim bakanıydın sen-" diyor. "Gazi Paşanın en yakın arkadaşıydın. Okullar kapanırken. Ne diye o zaman itiraz etmedin, şimdi konuşuyorsun?" diyor. "Yenimi aklın başına geldi. Sen zengin adamsın. Biz camii için para vermeyiz. Sen istanbuldan belediyeden bir arsa al. Oraya cami yaptır, cami istiyorsan. Din eğitimi istemeyiz, din eğitimi isteyenler Arabistana gitsin" diyor bir milletvekili. 28 şubatta başörtülü kızlar islam ülkelerine gitsinler orada okusunlar dediler. (Yıllar sonra tekrarlayan) Garip bir tecelli. O zamanda CHPli olan bir bakan adam "biz diyor dini okullar açmayacağız. Gitsinler Arap ülkelerinde okullar hoca olmak isteyenler" gibi böyle uzun tartışmalar yapılmış.

    Diriliş

    1949a gelindiği zaman, 1947de karar veriliyorki imam hatipler açılsın, din dersleri konsun, ilahiyat fakülteleri açılsın, diyânete kadro verilsin, karar alıyorlar, uzun tartışmalar sonrası. Hamdullah Suphi Tanrıöver'in istekleri kabul ediliyor. Kurultayın kararı Meclis kuruluna gidiyor, orada da karar veriliyor, bu 4 kurum açılsın. Fakat 2 yıl geçiyor 1949da açmıyorlar. Çeşitli engeller çıkıyor. Başvekilleri engel çıkıyor, milli eğitim bakanı engel çıkıyor. Bir türlü açılamıyor. 1949'a geldiğimiz zaman şemsettin Günaltay başvekil, Nihat Erim başbakan yardımcısı, Hasan Tahsin Banguoğlu da milli eğitim bakanı.oluyor. Daha önce bakanlar Hasan Saka'lar, falan engel koyuyor. Derken şemsettin Günaltay diyorki: "1947de alınan bir karar var. 2 senedir bu kararı uygulamıyoruz, hükümet olarak. buna hakkımız yok. Kurultay ve meclis bizi bağlar. Gidin cumhurbaşkanıyla görüşün" diyor. Başbakan yardımcısıyla, milli eğitim bakanlığı. milli şef diyorlar. (Cumhurbaşkanı) ismet paşanın cevabı şu: "çocuklar geç kaldınız. ilk seçimde millet size bu yaptıklarınızdan dolayı ağır bir ceza verir". Nitekim 14 Mayıs 1950'de millet bu cezayı(seçimle) veriyor. "Açın bu okulları" diyor. 1949a gelince şubatta okullara din dersi konuyor. Ilkokul 4 ve 5inci(sınıflara). Ahmet Hamdi Akseki'de ders kitabı yazmış.1950 ders yılının şubat ayında milli eğitim bakanlığının genelgesiyle din dersleri konuluyor. Işte biz o kitaplardan din dersleri okuduk.

    Yok sayılan din görevlileri

    1962 yılının Türkiye'sinde fakülte mezunları hemen hemen yok. Hemen hemen, değil hiç yok. Ilk mezun olanlar 1963 de oldu. Ankara ilâhiyat 1953 ama onlar müftülük yapmıyorlar, öğretmenlik yapıyorlar. Dolayısyla (bütün Türkiye'de)imam hatip veya müftü parmakla gösteriliyor. Hep ilkokul mezunu eski müftüler var. 1950 öncesi kendi kendine, kıyıda köşede bir takım Arapça okumuş hocaların imtihan sonucu müftülükleri var. Yoksa diplomalı müftülük yapan 1962den sonra imam hatip mezunları. Arkadaşlarımız şimdi Türkiyede imamların ve müezzinlerin maaşını vatandaş veriyor. Özellikle köyde. Köy muhtarı köydeki ihtiyar halkın bütçesine göre salma salıyor, ona göre dönüyor (imam) maaşları.1965e kadar aşağı yukarı. Devlet ödemiyor (imamların müzeezinlerin) maaşını. Halk ödüyor(imamların müezzinlerin maaşını). şehirdeki camilere gelince, vakıfları var onların vakıflar müdürlüğü ödüyor, Diyanet gene ödemiyor. şehirlerdeki câmilerin bütçelerini vakıflar idaresinden ödeniyor. Köylerde halk kendisi ödüyor. Muhtarda imece usülü(para topluyor). Hatta o yıllarda imamlar hacıdır. Harman zamanında gezer köydeki harman yerini. Çillik derdik bizim yozgatta. Orada 2,3 -5 çillik buğdayı (imamın) heybesine doldururlar, hayvanın üzerine atarlar, köyün bekçisi, muhtarı böyle yapar. imamın ücretini halktan alır. Köyü tek tek gezerek (imam) ücretini köylüden alır. Bu üzücü bir tablodur. Müftü vaizlerin maaşını ise devlet öder. şehirdeki müftülerin maaşınıda vakıflar idaresi öder. Bu 1965e kadar böyle süregelmiştir. 1965te kadrolar Diyanete verildi. maaşlar devletten ödenmeye başladı. Köydeki imamların maaşı da devlet tarafından ödenmeye başladı. O günkü Diyanet sistemi buydu.

    Köylerde imam yok

    Babam köyün varlıklı bir insanıydı. Köye gelen her kimse mutlaka babam evine alır misafir ederdi. Onlara ikramda bulunurdu. Civar köylerden gelen hocalar dahil buna. O yıllarda köyümüzde yetişmiş imam da yoktu. Karadenizden gelirdi hocalar. Biz ılkoukulda okurken, Dursun ve Mehmet hoca adındaki iki hoca birbirine devrederek bizim köyün imamlığını üstlenirler idi. Ilk Kuranı Kerim okumayı onlardan öğrenmiştik biz. Ilkokul 4 - 5de.(sınıfında).